Osmanlı Tarihinde Bilinmeyen Küçük Olaylar

-Yeniçeri ocağı kaldırıldığında yeni teşkil edilen Asakir-i Muhammediye’ye, halktan ayırt edilmesi için serpuş yerine başlarına şal sarılmış, silah yerine ellerine birer sopa verilmişti.

-Eskiden gemilerde korsan gözlemek için maymunlar kullanılırdı. İstanbul’da da Tersanekapı karşısında bir sıra maymuncu dükkânı vardı.

-İstanbul’da doğmuş ve yaşamış olan 17. yy.ın kıymetli şairi Cevrî Çelebi ömründe hiçbir deniz nakil vasıtasına binmemiştir.

-19. yy. vezirlerinden Hüsrev Paşa, Müverrih Ata Bey’e sünnetlik hediyesi bir zarflı fincan vermişti. Sonraları sıkıntıya düşen Ata Bey bunu sattı, bedeliyle konağını rehinden çıkardı ve on kişilik ailesiyle hacca gidip geldi.

-Bir zamanlar en büyük gemimiz olan iki bacalı ve dört direkli “Gülcemal” e bu isim, Sultan Reşat tarafından verilmişti. Gülcemal bu padişahın annesinin adı idi.

-Süleymaniye Camii’nin ilk temel taşını büyük din âlimi Şeyhülislam Ebussuut Efendi koymuştur.

-İstiklal Marşı işgal altında bulunan İstanbul’da ilk defa Muallim Ahmet Halit Yaşaroğlu tarafından bastırılmış ve İstanbullulara gizlice dağıtılmıştır. Bu, dört sayfalık ince uzun bir risaledir.

-III. Mehmet, tahta çıkar çıkmaz 19 erkek kardeşini cellâtlara boğdurarak idam ettirmişti. Bunların dördü 15–21 yaş arasında gençlerdi. Öbürleri sabi, bir kısmı da henüz kundak çocuğu idi.

-Mir Zarif isminde bir Hint elçisinin IV. Murat’a getirdiği hediyeler arasında fil kulağından yapılmış ve üzerine gergedan postu kaplanmış ok işlemez bir kalkan vardı. Sultan Murat bu kalkana bir ok attı, ok kalkanı deldi ve padişah bu kalkanı, içine 500 altın koyarak elçiyle geri gönderdi.

-Sümbül çiçeğinin mor renklisinin katmerlisi ilk defa olarak 17. asırda büyük Türk âlimi Kâtip Çelebi tarafından elde edilmiştir.

-Fatih Sultan Mehmet’in doğumunda ve cülusunda bir kuyruklu yıldız görünmüştü. İstanbul’un fethi üzerine papa bu yıldızı “zındık yıldız” olarak aforoz etmişti. Bu yıldızın bilahare Halley yıldızı olduğu anlaşıldı. Balkan Harbi’nde Bulgarlar, Çatalca’ya geldiğinde Halley gene görünmüştü ve o zaman kilise âlimleri “Türklerin uğurlu yıldızı göründü. Bulgarlar geri dönecekler.” demişlerdi ve olaylar da böyle cereyan etti.

-Devlet idaresinde ve kıyafetinde inkılâplar yapan II. Mahmut’u geri fikirli mutaassıplar hiç sevmezdi. Padişahın ölümü için büyüler yapıldı. Bu arada II. Mahmut’a benzeyen bir kuklayı bıçakla boğazından kesen Cezayirli bir adam da yakalandı ve derhal idam edildi.

-Büyük Türk mimarı Sinan’ın ilk eseri Eyüp’te Sadrazam Ayas Paşa’nın açık türbesidir.

-Müverrih Esat Efendi, çok yaşlı olduğu halde, kışa rastlayan bayramlarda, bayram tebriki için kayığına tandır kurdurtur ve gece saraydaki merasime giderdi. Protokole o kadar düşkündü ve kendini unutturmak istemez, bir gün Şeyhülislam olacağını ümit ederek yaşardı.

-Lale Devri’nin en namlı lalecisi Tabak Ata isminde esnaftan fakir bir adamdı. 80 çeşit nefis lale yetiştirmişti ve sarayların bahçelerine soğanlar ondan alınırdı. Bu çiçek yüzünden İstanbul’un en zengin simalarından biri olmuştu.

-Sokullu Mehmet Paşa’nın, Karaağaç Yalısı’nda yanan gayet kıymetli bir inci tespihi vardı. İmamesi zümrüt ve taneleri yakuttu. Devrin kıymetli bir hattatı imamesinden başlayarak bu tespihin üzerine bir Mushaf’ı Şerif yazmıştı.

-16. asrın namlı ok atıcı pehlivanlarından Ahmet Paşa 75 yaşlarında iken bir gün okçular başına gelip ok ısmarlamıştı. Esnaf: “Pehlivan, ihtiyarladın, sana ok ne lazım” dediler. O da atını çarşının kapısına sürdü, kapıdaki zincirlere kollarıyla asıldı ve bacaklarını atının karnına sardı, kollarını sıkınca koca atı havaya kaldırarak: “Bazumda azıcık kuvvetim var gibi” cevabını verdi.

-16. asırda Macaristan’da bir kaya kitlesi üzerinde kartal yuvasına benzeyen Filek Kalesi’ni, Demirbaş Hasan Pehlivan denilen bir kahraman, 40 arkadaşı ile zapt etmişti. Bir gece kalenin bir mazgal deliğine merdiven dayadı, evvela, bu deliği kapayan 80 kantarlık bir topa göğsünü vererek itti, sonra başını koyup ikinci hamlede topu içeriye doğru tamamen attı ve yalın kılıç arkadaşlarıyla kaleye daldı ve kaleyi fethetti.

-Tarihimizde kayıtlı en müthiş oburlardan biri, münevver ve inkılapçı III. Selim’in düşmanlarından Aygır İmam diye meşhur Derviş Efendi isminde bir softadır. Bir seferinde 40 yumurta üstüne iki okka pastırma doğratıp bir pastırmalı yumurta yemiş, fakat koca lengeri sıyırdıktan az sonra dili ağzına sığmayıp ölmüştü.

-17. asırda Unkapanı ve civarını mahveden büyük bir yangında Nalıncı Baba isminde fakir bir adamın ahşap kulübesi, dört tarafı kül olduğu halde mucize kabilinden yanmamış, kurtulmuştur.

-Sultan Aziz, konağına misafir geldiği gün Mısırlı meşhur Prenses Zeynep Hanım, altın bir tepsi içinde 1.000.000 altından fazla değerde olan bütün mücevherlerini bu padişaha hediye olarak takdim etmiş, fakat Abdülaziz tepsiden sadece murassa ciltli bir Kur'an-ı Kerim'i almış ve gerisini sahibine iade etmiştir

0 yorum: